Hadi Nezir’in, Mühendislikten Devlet Bakanlığına Uzanan Yolculuğu

Bazı hayatlar yalnızca bireylerin değil, toplumların da kaderini şekillendirir. Bugünkü röportajda böyle bir yaşam öyküsüne ışık tutuyoruz. Konuğumuz, yalnızca başarılı bir elektrik mühendisi değil; aynı zamanda mühendislik disipliniyle kamu hizmetine yön veren bir devlet adamı: Hadi Nezir. Kariyerine teknik bir uzmanlıkla başlayan Hadi Nezir, Makedonya’nın iki önemli hidroelektrik santralini başarıyla yönetti. Bu görevler, ona yalnızca sistemlerin nasıl çalıştığını öğretmekle kalmadı, aynı zamanda bu sistemleri daha verimli ve etkili bir hale nasıl getirebileceğini gösterdi. Yeni Balkan olarak, bu ilham verici yolculuğu Hadi Nezir’in ağzından dinledik. Elektrik mühendisliğinden kamu hizmetine uzanan bu hikayeye hep birlikte göz atalım.
Elektrik mühendisliğine olan ilginizin temelleri nasıl atıldı ve eğitim süreciniz nasıl şekillendi?
1952 yılında Zdünya Köyü’nde doğdum. Elektriğin olmadığı bir ortamda büyümek, belki de bu mesleğe olan ilgimi ilk kez uyandıran etken oldu. Eğitimime köyde başladım, ardından Gostivar’da devam ettim. Lise yıllarında, Türk öğrencisi olmama rağmen sınıfımda tek Türk olduğum için Makedonca eğitim almak zorunda kaldım. Bu süreç oldukça zorlu geçti, ancak yılmadım. Ardından Mitroviça’da Elektrik Fakültesi’ni kazandım, burada da Sırpça öğrenmek gerekti. Her yeni dil, bana daha karmaşık sistemleri anlamayı öğretti ve bu, kariyerimdeki en önemli adımlardan biri oldu.
İlk teknik göreviniz nasıl bir deneyimdi? Teoriyle pratiğin buluştuğu o anı nasıl hatırlıyorsunuz?
Mezuniyet sonrası kısa bir süre Silika fabrikasında çalıştım, ancak mühendislik kariyerime asıl Vrutok Santralı’nda başladım. Hidroelektrik sistemleri son derece katmanlıdır; burada doğayla, matematikle ve insanla birlikte çalışırsınız. Altı yıl boyunca vardiyalı bir şekilde görev aldım. Her arıza, bana yeni bir ders verirken, her çözüm büyük bir tatmin duygusu sağlıyordu. O dönem, mühendisliğin gerçek okuluydu; teorinin pratiğe döküldüğü, bilgilerin hayatla buluştuğu anları fazlasıyla deneyimledim.
Enerji sektöründeki kariyer yolculuğunuzdan ve bir Türk olarak Raven Santralı’ndaki başarı hikâyenizden bahseder misiniz?
1983 yılında iş hayatına başladım. Makedonya’nın en büyük hidroelektrik santrallerinden biri olan “Mavrova Hidrosantralları” bünyesindeki HEC “Vrutok” santralında vardiyeli olarak çalışmaya başladım. Altı yıl burada görev yaptıktan sonra, 1989 yılında ikinci büyük santral olan “Raven” Hidrosantralı’na geçiş yaptım. Hedefim, bir gün “Vrutok”, “Raven” ya da Mavrova’daki “Vrben” santrallarından birinde müdürlük görevine gelmekti. 1994 yılında, Makedonya tarihinde bir Türk olarak ilk kez Raven Santralı’nın müdürü oldum. Bu benim için büyük bir sorumluluktu ve görevi teknik titizlikle yürütmem gerektiğinin bilincindeydim. Santralda kapsamlı bir bakım kültürü oluşturduk, sistemleri gözden geçirdik ve çalışanların görev tanımlarını yeniden düzenledik. Yıllar süren bu sistematik çalışmaların sonucu olarak, 2006 yılında Raven Santralı “ülkenin en iyi enerji tesisi” seçildi. Bu başarı, yalnızca teknik bir gelişim değil, aynı zamanda güçlü bir liderlik anlayışının ve Türk imajını yükseltme idealinin bir yansımasıydı.
Kamu hizmetine adım attığınızda ne tür bir yaklaşım benimsediniz ve bu süreçte nasıl büyük yatırımların zeminini hazırladınız?
2006 yılında kamu hizmetine adım attım ve bu geçiş benim için önemli bir dönüm noktası oldu. Mühendislik disiplininden gelen bakış açımı kamu hizmetine de taşıdım: Verimlilik, sürdürülebilirlik ve sonuç odaklılık temel ilkelerim oldu. Her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunun bilinciyle hareket ettim ve yatırımları yalnızca rakamlarla değil, uzun vadeli etkileri ve toplum üzerindeki kalıcı sonuçlarıyla değerlendirmeye başladım. Aynı yıl Türk Demokratik Partisi’nden milletvekili olarak seçildim ve 2008 yılında Dış Yatırımlardan Sorumlu Devlet Bakanı görevine getirildim. Bu görevde temel amacım, ülkemize özellikle dış kaynaklı, güçlü ve kalıcı yatırımlar kazandırmaktı. Özellikle Türkiye Cumhuriyeti’nden büyük şirketlerin Makedonya’da yatırım yapmasını sağlamak öncelikli hedeflerim arasındaydı. Bu doğrultuda 25 Mayıs 2009’da Ohrid’de bir iş forumu düzenledik. Forumda TAV, Cevahir Holding, Limak, Sütaş ve Avrupa Göz Hastanesi gibi önemli Türk şirketlerinin temsilcilerini Makedonya’daki yatırımcılarla buluşturduk. O dönemin Türkiye Cumhuriyeti Ekonomi Bakanı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, diğer Ticaret ve Sanayi Odaları ve Makedonya Hükümeti yetkililerinin katılımıyla gerçekleşen bu ekonomi iş forumu, ülkede bir ilk olma özelliği taşıdı. Bu girişimin devamı olarak, aynı yıl 25 Aralık’ta İstanbul’da bir diğer yatırım forumu düzenlendi. Türkiye’nin dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı bu etkinlik sayesinde, büyük şirketler kısa sürede Makedonya’da önemli yatırımlara imza attılar. Bu yatırımlar yalnızca ekonomik büyümeye katkı sağlamakla kalmadı, aynı zamanda gençlerimize yeni iş imkânları sunarak toplumsal kalkınmaya da destek oldu. Görev sürem boyunca, büyük ölçekli projelerin yanı sıra pek çok küçük ve orta ölçekli Türk yatırımcının da Makedonya’ya yönelmesine vesile oldum. Bugün baktığımızda, bu adımların Makedonya’nın ekonomik altyapısının güçlenmesine, uluslararası rekabet gücünün artmasına ve toplumsal refahın ilerlemesine önemli katkılar sağladığını görmek mümkündür. Şüphesiz, ülkeler artık savaşla değil, ekonomiyle güç kazanmakta; bu yüzden her yatırım, geleceği şekillendiren stratejik bir adım niteliği taşımaktadır. Bunun yanı sıra, Bakanlık dönemimde Kuzey Makedonya’da Türkçe’nin resmi dil olarak kabul edilmesi, Türkler için milli bayram ilan edilmesi ve kimlik belgelerinde Türkçe harflerin kullanılabilmesi gibi önemli yasal düzenlemelere öncülük ettik. Ancak özellikle şunu vurgulamak isterim ki, bu tür tarihi kazanımlarımız, liderimiz Dr. Kenan Hasip ile birlikte stratejik vizyon ve koordineli çalışmalarımız neticesinde elde edilmiştir. Onun liderliğinde yürütülen yoğun ve kararlı çalışmalar, Türk toplumunun haklarının anayasal güvence altına alınmasına ve kalıcı kazanımlar sağlanmasına zemin hazırlamıştır. Bizler de bu sürece destek sunmaktan onur duyduk. 2014 yılına kadar Bakanlık görevimi sürdürdüm ve 2017 yılında emekliye ayrıldım. Ancak emeklilik sonrasında da Türkiye ile Kuzey Makedonya arasındaki dostane ilişkileri güçlendirmek için çalışmalarımı sürdürdüm. Zaman zaman Türkiye’ye ziyaretlerde bulundum, veya Türkiyeden gelen dostlarımızı burada misafir etme imkanımız oldu, yaptığım ziyaretlerde de Türk toplumuna yönelik gerçekleştirdiğimiz projeleri ve elde ettiğimiz başarıları anlatma fırsatı buldum. Bugüne kadar Kuzey Makedonya’daki Türk toplumunun haklarını savunmak ve iki ülke arasındaki dostluğu pekiştirmek için elimden geleni yapmaya çalıştım. Bu uğurda hizmet etmiş olmaktan büyük bir gurur duyuyorum.
Nezir: Ali Rıza Efendi’nin doğduğu ev, TİKA’nın desteğiyle aslına uygun olarak yeniden inşa edildi ve bugün müze olarak hizmet vermektedir. Bu çalışma, tarihe önemli bir not olarak kaydedilmiştir.
Rumeli Türklerinin Anavatan’a katkılarından ve bu konuda yürütülen çalışmalardan bahseder misiniz?
Bizler, Rumeli Türkleri olarak tarihte her zaman Anavatanımızın yanında yer aldık. Dumlupınar’da, Sarıkamış’ta ve Çanakkale’de şehitler verdik. Milletimizin bağımsızlık mücadelesinde canımızı ortaya koyduk. Aynı zamanda Anavatanımız Türkiye Cumhuriyeti’ne üç büyük evlat armağan ettik. Bunlardan ilki, İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy’dur. İkincisi, hemşehrimiz, Üsküplü büyük şair Yahya Kemal Beyatlı’dır. Üçüncüsü ise, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Bilindiği üzere Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi, Merkez Jupa’ya bağlı Kocacık köyündendir. Görevim sırasında, hükümetten gerekli izinleri aldık. Ali Rıza Efendi’nin doğduğu ev, TİKA’nın desteğiyle aslına uygun olarak yeniden inşa edildi ve bugün müze olarak hizmet vermektedir. Bu çalışma, tarihe önemli bir not olarak kaydedilmiştir.
Başarılı kariyerinizin arkasında hangi takım çalışmaları ve destekleyen kişiler yer almıştı?
Başarı, yalnızca teknik bilgiyle değil, takımla yapılan ortak çalışmalar ve iyi bir organizasyonla şekillenir. 21 Aralık’ın Milli Bayram ilan edilmesi, Türk alfabesindeki karakterlerin resmi belgelerde tanınması, Türk Tiyatrosu binasının kurulması adına temel atma ve kaba inşaatının bitirilmesi gibi projeler, disiplinli bir yaklaşım ve toplumsal bir organizasyonla savunuldu ve başarıya ulaştı. Bu süreçte, Dr. Kenan Hasipi, kendi stratejisi ve liderliğiyle olağanüstü katkılar sağladı. Toplum da bir ağ gibi işler; doğru bağlantılar kurduğunuzda, akış sağlanır. Veriye ve gerekçeye dayalı her öneri, nihayetinde sonuç getirir. Diğer yandan, ailemiz, geleneksel olarak en büyük değerimizdir; bu değer, hem dini hem de sosyal açıdan hayatımızın ayrılmaz bir parçasıdır. Yoğun kariyerimde ise, beni her zaman en büyük destekleyicim olan ailem ve çocuklarım vardı. 1980’den beri bu yolculukta birlikteyiz ve o, hayatımın en güçlü dengeleyicisi oldu. Tıpkı mühendislikte akımları dengeleyen sistemler gibi, ailem de benim sistem dengeleyicim oldu. Zorlu dönemlerde, vardiya çıkışı çocuklarla ders yapmak ya da sabah 5’te santrale gitmek gibi anlar, hep birlikte geçirdiğimiz değerli zamanlardı.
Enerji uzmanı olarak, ülkemizdeki tüm enerji kaynak potansiyeli kullanılmış mıdır?
Hayır, ülkemizdeki tüm enerji kaynakları henüz tam anlamıyla kullanılmamıştır. Özellikle yenilenebilir enerji kaynakları, büyük bir potansiyele sahip olmasına rağmen yeterince değerlendirilmemiştir. Ülkemiz, güneş enerjisi konusunda büyük bir avantaj taşırken, bu potansiyel tam anlamıyla harekete geçirilmemiştir. Ayrıca, hidroelektrik santralleri ve rüzgar enerjisi potansiyelimiz de hala büyük ölçüde kullanılmamaktadır. Bu kaynaklar, çevre dostu ve sürdürülebilir enerji üretimi açısından çok önemli fırsatlar sunmaktadır. Gerekli yatırımlar ve teknoloji geliştirmeleri ile bu kaynakların etkin kullanımı, enerji ihtiyacımızın karşılanmasında önemli bir rol oynayabilir. Makedonya Cumhuriyeti’nde ise enerjinin yaklaşık % 70’i termik santrallardan sağlanmaktadır, yani kömürle üretilen enerji ile. Geriye kalan enerji, suyla çalışan hidroelektrik santrallerden temin edilmektedir. Ne yazık ki, hidroelektrik santrallerinin potansiyeli tam olarak kullanılmamaktadır. Örneğin, Boşkov Most, Lukovo Pole barajı gibi projeler henüz tamamlanmamıştır. Özellikle Batı Makedonya’da hidroelektrik santrallerinin potansiyeli daha büyük bir fırsat sunmaktadır. Makedonya’daki termik ve hidroelektrik santrallerinin toplam üretim gücü 1200 MW’tır. Son dönemde ise güneş ve rüzgar enerjisi, yenilenebilir enerji kaynakları olarak büyük bir potansiyel taşımaktadır. Yapılan araştırmalar, Makedonya’nın yılın 280 günü güneşli geçtiğini göstermektedir. Avrupa Birliği standartları, termik santrallerin yerine alternatif enerji kaynakları arayışında olduğunu belirtmektedir. Termik santrallerin çevre kirliliği yarattığı ve ekolojik zarara neden olduğu bilinmektedir. Bu bağlamda, güneş enerjisi, rüzgar enerjisi ve termik santrallerin kömür yerine gaz ile çalıştırılması gibi alternatif çözümler üzerinde çalışmalar yapılmaktadır.
Bugünün genç mühendislerine ne söylemek istersiniz?
Mühendislik, yalnızca bir meslek değil, bir bakış açısıdır. Formülleri ezberleyebilirsiniz, ancak asıl önemli olan sistem düşüncesini içselleştirmektir. Bu düşünce tarzı, mühendisliğin temelini oluşturur ve gerçek ilerleme, sadece teknik bilgiyle değil, bu bilgiyi doğru bir şekilde analiz etme yeteneğiyle sağlanır. Genç mühendislerimize sabırlı olmalarını, veriye sadık kalmalarını ve her karar öncesinde sistemi dikkatle analiz etmelerini öneriyorum. Ayrıca, yüksek öğrenim konusunda anne dilinde eğitim almak çok değerli bir fırsattır. Her dilde eğitim kıymetli olsa da, bazı detayların sadece anne dilinde tam olarak anlaşılabileceğini ve öğrenilebileceğini düşünüyorum.
Hadi Nezir’in hikâyesi, elektriğin kablolarla sınırlı olmadığını, onun bir toplumun damarlarında da dolaştığını hatırlatıyor. Onun yönetimindeki santraller sadece ışık üretmedi, bir halkın öz güvenini de besledi. Mühendislikten kamu hizmetine, sahadan kabineye uzanan bu yolculuk, “sistemli düşünmenin” ne kadar dönüştürücü olabileceğinin güçlü bir örneği. Yeni Balkan gazetesi olarak, her hafta yeni bir hikayeye yer vermeye kararlıyız. Bu hikayelerin hepsi farklı olsa da bir ortak özellikleri var: O da başarıdır.
Fehmi Skender
Bizi takip edin ,balkanları birlikte keşfedelim.!