REKLAM ALANI

Taştan Bir Hafıza “Monopol” | TIME-BALKAN

Taştan Bir Hafıza “Monopol” | TIME-BALKAN
REKLAM ALANI

Bazı yapılar vardır ki, içinde taşınan acı, sessizlik ve hatırlama yüküyle ölçülür. Kalkandelen’in merkezine yakın bir noktada sessizce duran `Monopol` Binası, işte böyle bir yapıydı. Bir zamanlar tütünle, ticaretle, emekle anılan bu bina, günümüze kadar tarihî değil, aynı zamanda toplumsal bir hafıza mekânı olarak karşımızda durmaktaydı.

Fransız tarihçi Pierre Nora nın hafıza mekânı kavramı aslında tam olarak `Monopol` gibi yerler için anlam kazanıyor. Bir toplumun geçmişiyle kurduğu ilişki, yalnızca kitaplarda ya da müzelerde değil; sokak aralarındaki binalarda, sessizce ayakta duran bir taş duvarın ardında da gizlidir. `Monopol`, 19. yüzyıl sonlarında Osmanlı’nın Kalkandelen şehrinde ekonomik faaliyetlerin kalbinde yer alan bir tütün deposu ve işleme merkeziydi. Ardından Yugoslavya döneminde de “monopol” – yani devlet tekelinde tütün işletmesi – olarak işlevini sürdürdü. Fakat asıl kırılma, II. Dünya Savaşı’nın sonunda yaşandı. 1944 ve sonrasında, Yugoslav Partizanlarının bölgeyi kontrol altına almasıyla birlikte, Monopol Binası artık sadece bir üretim alanı değil; gözaltı, sorgu ve infazların yapıldığı bir merkez haline geldi. Buraya götürülen birçok insan, şehrin saygınları, siviller – bir daha evlerine dönemedi. “Monopol’a götürüldü” sözü, halk arasında “bir daha dönmeyecek” anlamına geldi. Bu bina, bir toplumun kolektif travmasının sessiz tanığına dönüştü.

REKLAM ALANI

Peki bir bina nasıl bir hafıza mekânı olur? Nora’ya göre hafıza mekânları, hatırlamanın zorunlu hale geldiği, kolektif belleğin artık kendiliğinden aktarılamadığı durumlarda ortaya çıkar. Hatırlamayı nesnelere, yerlere, anıtlara emanet ederiz. Monopol da tam olarak buydu: Hatırlamanın nesneleştiği, geçmişin fiziksel formda karşılık bulduğu bir mekân. Monopol, sadece geçmişi taşımaz; aynı zamanda bugünün sorularını da tetikler: Neyi hatırlıyoruz? Kimi anıyoruz? Kimlerin hikâyeleri anlatılmadan kalıyor?

Yugoslavya’nın dağılmasından sonra bölgede geçmişle yüzleşme çabaları başladı. Ancak bu yüzleşme her zaman resmî bir düzeyde olmadı. Toplumlar çoğu zaman yaşananları sessizce hatırlamayı, açıkça konuşmaktan daha güvenli buldu. Bu durum, travmaların kuşaklar boyu aktarılmasına ve hatta daha da derinleşmesine yol açtı. Monopol Binası, bugüne dek hiçbir zaman tam anlamıyla resmî bir anma mekânına dönüştürülmedi. Oysa orada yaşananlar sadece o dönem öldürülenlerin değil, onların ailelerinin, yakınlarının ve sonraki nesillerin de belleğinde derin izler bıraktı. Bu bina, sadece geçmişin değil, aynı zamanda geçmişle kurulması gereken etik bağın mekânıdır.

Ve Bugün…

Bugün, Monopol artık yok. Yıkıldı. Yerinde bir konut inşaatına başlandı. Bu yazı, yalnızca bir dijital arşiv notu olsun istemiyorum. Aynı zamanda bir tanıklık, bir çağrı, bir hatırlatma olarak burada dursun istiyorum. Bu büyük projenin gölgesinde bir küçük anıt, kimsenin zararına olmaz. Belki bir taş levha, belki bir isim tabelası… Ama mutlaka bir iz. Çünkü bu yıkım, sadece bir yapının değil; aynı zamanda bir toplumsal hafızanın yıkımı olabilir. Bir toplumun geçmişiyle yüzleşmesi kolay değildir. Ama kaçınılmazdır. Çünkü hatırlamamak, sadece unutmak değildir; aynı zamanda susmak, görmezden gelmek, yeniden yaşanmasına zemin hazırlamak demektir.


Haberlerimize yorumlarınızı bekliyoruz.

REKLAM ALANI
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ