KİC İstanbul Müdürü Rataykoski ile Söyleşi: Bir Kültürel Yolculuğun Hikâyesi, İstanbul’daki Makedonya Kültür Merkezi
Makedonya Kültür Merkezi – İstanbul (KİC) Müdürü Dime Rataykoski, bir yıldır İstanbul’da Makedon kültürünü tanıtıyor. Müdür olarak atanmasından bu yana, Makedonya ile Türkiye arasındaki kültürel ilişkileri özenle, nakış nakış işliyor.
Asırlara dayanan bu kültürel birliktelik, artık Taksim, Beyoğlu’nda bulunan merkezden yayılan sıcak bir yuva olarak tohumlarını saçıyor.

Sayın Müdür, İstanbul’daki Makedonya Kültür ve Enformasyon Merkezi’nin başına geçmenizin üzerinden bir yıl geçti. Göreve başlarken belirlediğiniz temel strateji neydi ve bu süreçte neler gerçekleştirdiniz?
Kültür Merkezinin gelişimi için belirlediğimiz ilk strateji netti: Makedonya ile Türkiye arasında “kültürel köprüler” kurmaya ve bu köprüleri sürdürmeye devam etmek. Bu kurumu sadece resmi bir yapı olarak değil; buluşmaların, diyalogların ve deneyim paylaşımının yaşandığı canlı bir mekâna dönüştürmek istedik.
Geçen süre zarfında zengin bir konser ve sergi programı hayata geçirdik. Yerel kurumlarla yeni iş birlikleri kurarken, mevcut ortaklıklarımızı da güçlendirdik. Böylece Makedon sanatçılar daha görünür olabilecekleri temsil niteliğinde mekânlara erişim sağladı.
Özellikle önem verdiğimiz bir diğer konu ise kültürlerarası projeler aracılığıyla Makedon kültürünü Türk kültür sahnesiyle buluşturmak oldu. Bu sayede karşılıklı anlayışı ve iletişimi derinleştiren yeni katmanlar oluşturduk.
Bugün itibarıyla Makedonya Kültür ve Enformasyon Merkezi, izleyicinin yalnızca bir seyirci değil, aynı zamanda sürece katılan ve motive eden bir aktör haline geldiği bir yer olarak tanınıyor. Bu yaklaşım, gelişimimiz açısından büyük önem taşıyor.
Her zaman şu ilkeyle hareket ediyoruz: “Kültür bir tohum gibidir; düşünceyle ekilir ve özveriyle beslenirse, herkes için meyve veren bir ağaca dönüşür.” Bu nedenle, kamuoyunun çabalarımızı ve vizyonumuzu anlayıp takdir ettiğine inanıyor ve bundan büyük bir güven duyuyorum.

Geride kalan 12 ay içinde, sizin için en dikkat çekici ve anlamlı projeler hangileriydi?
Geçtiğimiz on iki ayda hem İstanbul’daki Makedon topluluğu hem de daha geniş Türk izleyicisi üzerinde güçlü bir etki bırakan birçok proje ve program gerçekleştirdik. Her projenin kendine özgü bir değeri ve mesajı olduğu için birkaçını öne çıkarmak zor olsa da, bazı çalışmalarımız özel bir yere sahip.
Özellikle, Makedon müzik geleneğini ve çağdaş müzik başarılarını yansıtan konserler büyük ilgi gördü. Bunun yanı sıra, görsel sanatları ön plana çıkaran sergilerimizle sanatçıların eserlerini daha geniş kitlelerle buluşturma fırsatı bulduk.
Ayrıca, edebiyat alanında da yeni bir sayfa açtık. Yazarlarla izleyicileri bir araya getiren etkinliklerle edebi diyaloglar için yeni ufuklar oluşturduk. Bu gelişme, kültürel bağların derinleşmesi açısından son derece sevindirici oldu.
Rataykoski Kültür Merkezi müdürlüğü esnasında, 12 ayda toplam 24 etkinlik düzenledi.
Yakın gelecekte KİC İstanbul’dan neler bekleyebiliriz? Programınızı genişletmeyi veya yeni kültürel girişimleri hayata geçirmeyi planlıyor musunuz?
Önümüzdeki dönemde, İstanbul’daki Makedonya Kültür ve Enformasyon Merkezi, Makedonya ile Türkiye arasındaki kültürel bağları derinleştirme misyonunu sürdürmenin yanı sıra, program çerçevesini de önemli ölçüde genişletecektir.
2026 yılını hem yeni zorlukların hem de yeni fırsatların yılı olarak görüyoruz. Merkez, daha iyi çalışma koşulları sunan yeni bir mekâna taşınacak ve bu da faaliyetlerimizin daha yüksek kalitede gerçekleştirilmesini sağlayacaktır.
Düzenli programın yanı sıra, Türk kültür kurumları, organizasyonları ve festivalleriyle iş birliklerini güçlendirmeyi planlıyoruz. Özellikle, Makedon sanatçıların prestijli İstanbul Bienali’nin programına dahil edilmesi bizim için önemli bir hedef olacak. Aynı zamanda, faaliyet ağımızı İstanbul dışına da taşıyacağız — ilk olarak Ankara, Bursa ve Antalya’da — ve bunu Türkiye Cumhuriyeti’ndeki Makedonya Konsolosluğu ve Büyükelçiliği ile yakın iş birliği içinde gerçekleştireceğiz.
Amacımız, niceliği niteliğe dönüştürmek; Makedon müzisyenler ve sahne sanatçıları için yeni alanlar ve sahneler yaratmak, aynı zamanda kapılarımızı Makedonya kökenli Türk kültür insanları ve sanatçılarına açmak. Bu yolla, Türkiye’deki Makedon diasporası içinde görünürlüğümüzü ve kültürel etkimizi artıracağız. Merkezimiz, içinde yaşadığımız çağın zorluklarına karşılık verebilecek çağdaş bir kültür platformu olarak konumlanacaktır.

İstanbul’daki Kültür Merkezi hem bizim göçmenlerimiz hem de diplomatlarımız ve geniş Türk kamuoyu tarafından nasıl karşılandı?
İstanbul’daki Makedonya Kültür ve Enformasyon Merkezi’nin kabulü, her etkinlikle birlikte büyüyen ve olgunlaşan bir süreçtir. Bir yandan göçmenlerimiz bu merkezi, kendi kültürel köklerine dönüş ve tanınma yeri olarak görüyorlar; diğer yandan diplomatlar onu, diplomatik protokol diliyle değil, müziğin, resmin, sözün ve sembolün diliyle konuşan diplomasinin bir uzantısı olarak değerlendiriyorlar. Onların gözünde Merkez, kültürün yumuşak gücünün en güçlü diyalog biçimine dönüştüğü bir mekandır; siyasetin bazen tıkandığı yerde güven yaratır.
Seyircinin hiçkimsenin mirası olmadığının, ama sabırla, süreklilikle ve vizyonla oluşturulması gerektiğinin farkındayız. Bu nedenle, Türk kültür kurumları ve kamuoyu ile görünürlüğümüzü artırmak ve güven inşa etmek için sürekli çalışıyoruz. Amacımız, merkezin farklı kültürel kimliklerin tanındığı ve yakınlaştığı bir alan haline gelmesi; gelenekle çağdaşlığın buluştuğu, kültürün tüm sınırları aşan evrensel bir dile dönüştüğü bir yer olmasıdır.

KİC İstanbul, İstanbul’daki diğer kültür kurumlarla iş birliği yapıyor mu? Bu iş birliklerinden ne gibi deneyimler edinildi?
İstanbul’daki kültür kurumlarıyla iş birliğini, misyonumuzun temel ve vazgeçilmez bir parçası olarak görüyoruz. Özellikle Beyoğlu Belediyesi ile olan ilişkimiz büyük önem taşıyor; çünkü Makedon Kültür Merkezi de bu ilçede yer alıyor. Beyoğlu, İstanbul’da kültürel diplomasinin kalbidir — neredeyse tüm yabancı ülkelerin kültür merkezleri ve enstitüleri burada konumlanmıştır. Bu iş birliği sayesinde görünürlüğümüzü sağlamlaştırdık ve Türkiye’nin kültürel hayatında aktif bir aktör haline geldik.
Bu anlamda öne çıkan örneklerden biri, Makedonya Kültür ve Enformasyon Merkezi’nin Beyoğlu Film Festivali’ne katılımıdır; burada bir Makedon filmiyle Türk izleyicisinin karşısına çıktık. Ayrıca, ITEF – İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali ile yakın bir iş birliği kurduk. Bu kapsamda, Makedonya Yazarlar Birliği’nden bir heyet, farklı edebi türlerde ödüllü eserlerle ilk kez bu festivale katıldı.
Müzik alanında, İstanbul Filarmoni Derneği ile kurduğumuz ortaklık sayesinde İstanbul’da en fazla konser düzenleyen kültürel kurumlardan biri olduk. Böylece kendimizi güçlü ve tanınan bir kültür kurumu olarak konumlandırdık. Ayrıca, Türk Devlet Tiyatrosu ile aktif şekilde çalışan Makedon tiyatro yönetmenlerine verdiğimiz desteği de özellikle vurgulamak isteriz.
Yakın zamanda, Makedonya Kültür ve Enformasyon Merkezi’nin girişimiyle, Makedon kültürünün TÜRKSOY (Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı) ağına katılması yönünde son aşamaya gelinmiştir. Bu sayede kültürümüzün tanıtımı yalnızca Türkiye sınırları içinde kalmayacak, aynı zamanda diğer Türk devletlerine de yayılacaktır.
Şu anda birçok yeni ortakla görüşmeler yürütüyoruz. Hedefimiz bu iş birliği ağını daha da genişletmek. Çünkü inanıyoruz ki, kültürün gerçek gücü ve uzun vadeli sürdürülebilirliği ancak bu tür iş birlikleri sayesinde ortaya çıkar.

Türkiye size yabancı değil. Geçtiğimiz yıl içinde kişisel ya da profesyonel alanınızla bağlantılı olarak yeni fırsatlar keşfetme veya proje gerçekleştirme imkânınız oldu mu?
Türkiye gerçekten bana yabancı değil. Yedi yılı aşkın bir süre boyunca, Makedonya Radyo Televizyonu’nda (MRT) gazeteci ve editör olarak çalışırken, Türkiye’nin Kültür ve Turizm Tanıtım Ajansı (TGA) ile iş birliği içinde, bu ülkenin zengin kültürel ve tarihî mirasını konu alan belgesel projeleri için sıkça seyahat ettim ve çalıştım. Bu deneyim, Türkiye’yi sadece bir coğrafya olarak değil, iç içe geçmiş kültürlerin, anlatıların ve medeniyetlerin oluşturduğu bir palimpsest olarak görmemi sağladı.
Bugün, profesyonel ve kişisel alanımda bu deneyimleri seyahat yazıları şeklinde bir kitapta derleyerek tamamlamaya devam ediyorum. Aynı zamanda eski fotoğraf koleksiyoncusu olarak, İstanbul ve Türkiye, özellikle Osmanlı dönemi açısından, Makedonya tarihine dair benim için bitmek bilmeyen bir kaynak olmaya devam ediyor. İstanbul’daki arşivlerde ve özel koleksiyonlarda araştırmalar yapıyor, belgeler topluyor ve üretiyorum. Çünkü her fotoğrafın ve belgenin bir tanıklık olduğuna, her tanıklığın ise kolektif hafızamızın zincirine eklenen yeni bir halka olduğuna inanıyorum.

Son olarak, Kültür Merkezi’nin ziyaretçilerine, iş birliği yaptığınız kişi ve kurumlara vermek istediğiniz mesaj nedir?
Makedonya Kültür ve Enformasyon Merkezi’nin tüm ziyaretçilerine ve iş ortaklarına mesajım şudur: Yarattığımız ve sunduğumuz kültür, asla sona ermeyen bir yolculuktur. Kültür bizi birbirimize bağlar, bizi zenginleştirir ve gösterir ki farklılıklar bir engel değil, aksine büyük bir avantajdır. Buluşmalarımızda, sergilerimizde, konserlerimizde ve sohbetlerimizde biz hep birlikte, Makedonya ile Türkiye arasında görünmeyen ama çok güçlü bir köprü inşa ediyoruz. Ancak şunu vurgulamak isterim: Bu köprü güven, saygı ve yaşadığımız ve ürettiğimiz dünyaya dair ortak bir merak duygusuyla inşa edilmiştir.
Modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal’in dediği gibi: “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” Her zaman onun şu sözlerini hatırlıyorum: “Ressamı olmayan, heykeltıraşı olmayan, bilimin peşinden gitmeyen bir millet, ilerleme yolunda yer bulamaz.”
İşte tam da bu yüzden, kültür bize bir lüks değil, bir yaşam şartı olmalı. Bu bağlamda attığımız her ortak adım, daha derin, daha insani ve daha aydınlık bir yarına katkıdır.
Mürteza Sulooca
Bizi takip edin ,balkanları birlikte keşfedelim.!