Struga’dan Edirne’ye uzanan başarı yolculuğu: Fakülte birincisi Melisa Kaba

Melisa Kaba, YTB burslusu olarak Edirne’deki Trakya Üniversitesi İktisadi ve İdari  Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü’nde eğitimine başladı ve hayallerinin peşinden giderek, büyük bir azimle bölüm birincisi olarak mezun oldu ve ülkemizi de gururlandırdı.

Doğup büyüdüğü şehir Struga’dan eğitimi ve hayalleri için Edirne’ye kadar uzanan başarı hikâyesi hakkında Melisa Kaba ile gerçekleştirdiğimiz sohbette kendisi, Türkiye’de eğitimine devam etmekle yerinde bir karar verdiğini söylüyor.

Kendinizi tanıtır mısınız?

“Merhaba, ben Melisa Kaba. 24 yaşındayım ve Kuzey Makedonya’nın Struga şehrinde yaşıyorum. Türkiye’de, Edirne’de bulunan Trakya Üniversitesi İktisat Bölümü’nde lisans eğitimimi tamamladım ve bu yıl mezun oldum.”

Üniversite eğitiminiz için neden Türkiye’yi ve bu bölümü tercih ettiniz, buna nasıl karar verdiniz?

“Liseden mezun olduğumda henüz tam olarak hangi üniversiteye gideceğime karar vermemiştim, fakat hangi alanda ilerlemek istediğim konusunda çok nettim. Ekonomi her zaman ilgimi çeken bir alan oldu. Sadece genel hatlarıyla değil, detaylarına inerek bu alanı daha derinlemesine öğrenmeyi hep istemişimdir. Bu nedenle ekonomi bölümünü seçmeye karar verdim.

Türkiye’de eğitim görmek ise uzun süredir hedeflerimden biriydi. Türkiye’nin güçlü, istikrarlı bir ülke olması ve köklü eğitim sistemi beni fazlasıyla etkiledi. Aynı zamanda kültürel zenginliği ve öğrencilere sunduğu fırsatlar, burayı üniversite eğitimi için öncelikli tercih haline getirdi.

Türkiye’de alacağım kaliteli eğitimin, hem akademik hem de kişisel gelişimime büyük katkı sağlayacağına inanıyordum. Bugün mezun olduktan sonra geriye dönüp baktığımda, hem bölüm hem de ülke olarak gerçekten doğru bir tercih yaptığımı gönül rahatlığıyla söyleyebiliyorum.”

Türkiye’deki eğitim süreciniz nasıl başladı, biraz anlatır mısınız?

“Türkiye’deki eğitim serüvenim, farklı kaynaklardan Türkiye Bursları (YTB) hakkında bilgi edinmemle başladı. Programı öğrendikten hemen sonra başvurumu yaptım ve büyük bir heyecanla sonucu beklemeye başladım. O e-mailin geldiği günü, yani Eylül ayında gelen olumlu sonucu, asla unutmuyorum.

Cevabı aldıktan birkaç gün sonra hazırlıklarımı tamamladım ve büyük bir heyecanla Türkiye’ye doğru yola çıktım. İlk yılım Türkçe hazırlık yılıydı. Bu süreçte sadece dil öğrenmekle kalmadım, aynı zamanda farklı ülkelerden gelen birçok öğrenciyle tanıştım. Zamanla o arkadaşlıklar bir dostluğa, hatta aile gibi bir bağa dönüştü. Hem güzel hem de zor anları birlikte yaşadık.

Bir sonraki yıl akademik eğitimime başladım. Başlangıçta büyük bir stres ve heyecan vardı, çünkü kendimi yeterince hazır hissetmiyordum. İlk dersler, ilk sınavlar benim için gerçekten zorluydu. Ama bu zorluklar beni daha çok çalışmaya ve kendimi geliştirmeye motive etti. Zamanla derslere alıştım, akademik olarak güçlendim ve sonunda kendimle gurur duyduğum bir noktaya geldim.”

YTB burslusu olarak, Makedonya’dan Türkiye’ye gidip orada yüzlerce öğrenci arasında fakülte birincisi olmak nasıl bir duygu? Bu başarınızın sırrını neye borçlusunuz?

“Öncelikle YTB burslusu olmak, benim için hem büyük bir gurur hem de ayrıcalıklı bir deneyim. Çünkü YTB’nin burs süreci oldukça detaylı ve titiz bir şekilde yürütülüyor; bu süreçte sadece akademik başarı değil, aynı zamanda öğrencinin potansiyeli, vizyonu ve duruşu da değerlendirilerek en uygun adaylar seçiliyor. Bu programın bir parçası olmak benim için her zaman özel ve anlamlıydı.

Fakülte birincisi seçilmek ise, gerçekten tarif etmesi zor ama çok kıymetli bir duygu. Açıkçası üniversiteye ilk başladığımda böyle bir hedefim yoktu. Hatta, eğitimime yabancı bir dilde devam etmek bana başlangıçta büyük bir dezavantaj gibi gelmişti. Daha çok dersleri başarıyla geçip, ailemi daha uzun süre görebileceğim bir tatil elde etmeye odaklanmıştım. Bu benim en büyük motivasyonumdu.

Zamanla kendime güvenim arttı. Dilin aslında bir engel olmadığını, tam tersine bir köprü olabileceğini fark ettim. Disiplinli bir şekilde çalıştıkça, başarmanın sadece mümkün değil, aynı zamanda ulaşılabilir olduğunu gördüm. Bugün burada, fakülte birincisi olarak duruyorsam, bunun arkasında kararlılık, sabır, özveri ve inanç var. Bu başarı, sadece akademik bir sonuç değil; aynı zamanda kişisel bir gelişimin, hayallerin peşinden gitmenin ve zorluklara rağmen vazgeçmemenin bir göstergesi.

Eğitim hayatım boyunca karşılaştığım en büyük zorluklardan biri, ailemden uzakta olmak oldu. Başta zamanla alışacağımı ve bu duygunun hafifleyeceğini düşünüyordum. Fakat tam tersine, özellikle son sınıfa geldiğimde bu hasret daha da ağırlaştı ve sabretmek çok daha zor hale geldi.

Ancak Türkiye’de edindiğim arkadaş çevresi, katıldığımız etkinlikler ve bize boş zamanlarımızda bile moral verecek şekilde planlanan sosyal faaliyetler bu süreci daha katlanabilir hale getirdi.

Özellikle YTB’nin sağladığı destek, hem manevi hem sosyal anlamda yanımızda oluşu, bu süreci benim için daha da kolaylaştırdı. YTB ailesi diyebileceğim kadar yakın hissettiğim bu destek yapısı sayesinde, yaşadığım zorlukları aşmayı başardım. Bugün geriye dönüp baktığımda, tüm o zor anların bana güç kattığını, karakterimi olgunlaştırdığını ve sabretmenin ne kadar kıymetli olduğunu öğrettiğini fark ediyorum. Bu yüzden bu sürece katkı sağlayan herkese, özellikle YTB’ye minnettarım.

Zaten önceki tüm cevaplarımdan da fark etmişsinizdir ki, YTB’yi anmadan hiçbir soruya tam olarak cevap verebilmem mümkün değil. Çünkü yaşadığım bu yolculukta YTB’nin katkısı gerçekten çok büyük.

Hiç tereddüt etmeden söyleyebilirim ki, yurtdışında, özellikle de Türkiye’de eğitim almak isteyen tüm gençlere YTB bursunu gönülden tavsiye ederim. Çünkü bu burs sadece bir maddi destek değil; aynı zamanda sizi ilk günden son güne kadar yalnız bırakmayan, her yönüyle düşünülmüş bir sistemin parçası olma imkânı sunuyor.

Havalimanında sizi karşılayan bir ekipten, kültürel uyum etkinliklerine, akademik desteğe ve mezuniyet gününüzdeki özel organizasyona kadar her detay büyük bir özenle planlanıyor. Bu süreçte asla yalnız hissetmiyorsunuz; aksine, her zaman yanınızda olan bir aileniz varmış gibi hissediyorsunuz. Ben bu ailenin bir parçası olduğum için çok şanslı hissediyorum ve bu imkânı tüm gençlere gönül rahatlığıyla öneriyorum.”

Türkiye’de okumanın avantajları neydi? Derslerin dışında size yararlı olacak ne gibi aktivitelere katıldınız? Bu aktivitler akademik başarınızı nasıl etkiledi?

“Türkiye’de eğitim almanın avantajları saymakla bitmez. Öncelikle, Türkçe öğrenmek bana sınırsız bir bilgi kaynağına erişim imkânı sağladı. Türkçe sayesinde hem akademik kaynaklara hem de günlük hayata dair zengin içeriklere ulaşabiliyorum. Bu da derslerimi daha iyi anlamama ve araştırmalarımı daha kapsamlı yapmama büyük katkı sundu.

Derslerin dışında katıldığım aktiviteler benim en sevdiğim ve kendimi geliştirdiğim alanlardan biri oldu. Türkiye’de sosyal ve kültürel etkinliklerin sayısı gerçekten çok fazlaydı; hepsine katılmak neredeyse imkansızdı ama mümkün olduğunca çok etkinlikte yer almaya çalıştım. Akademik ve eğitim seminerleri, şehir gezileri, iftar organizasyonları, kültürel ziyaretler ve etnik geceler gibi çeşitli etkinliklere katıldım. Özellikle etnik gecelerde, farklı ülkelerden gelen öğrencilerle tanışıp kendi ülkelerimizin geleneksel yemeklerini ve kültürünü paylaşma fırsatı bulduk. Bu etkinlikler, farklı kültürleri tanımamı sağlarken aynı zamanda iletişim ve sosyal becerilerimi geliştirdi.

Bu sosyal ve kültürel aktiviteler akademik başarımı olumlu etkiledi. Çünkü derslerden arta kalan zamanlarımı verimli değerlendirmek, motivasyonumu artırmak ve yeni bakış açıları kazanmak, öğrenme sürecimi daha zengin ve sürdürülebilir hale getirdi. Sosyal çevremin genişlemesi ve kültürel farkındalığımın artması, problem çözme yeteneklerimi de geliştirdi ve akademik kariyerimde beni bir adım öne taşıdı.”

Mezuniyet sonrası planlarınız nelerdir? Ülkenize dönecek misiniz yoksa Türkiye’de mi kalmayı düşünüyorsunuz?

Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi, Türkiye’de geçirdiğim bu değerli zamanın da bir sonu var. Burada edindiğim deneyimler, dostluklar ve bilgi benim için çok kıymetli. Türkiye’de yaşadığım her anı büyük bir minnetle ve saygıyla anıyorum.

Ancak geleceğimi kendi vatanımda, yani Kuzey Makedonya’da şekillendirmeyi planlıyorum. Orada öğrendiklerimi, kazandığım tecrübeleri ve buradaki bağları kullanarak ülkemin gelişimine katkıda bulunmak en büyük hedefim.

Türkiye ile olan iletişimimi ve kurduğum ilişkileri asla koparmak istemiyorum. Aksine, bu bağları bir köprü olarak görmek ve iki ülke arasında kültürel, akademik ve sosyal işbirliklerinin gelişmesine destek olmak istiyorum. Böylece hem kendi memleketimde hem de Türkiye’de edindiğim değerleri birleştirerek daha güçlü bir gelecek inşa etmek istiyorum.”

Son olarak neler eklemek istersiniz?

“Öncelikle, Yeni Balkan Gazetesi’ne bu röportaj için bana zaman ayırdığı ve ilgilendiği için çok teşekkür ederim. Umarım deneyimlerimi paylaşarak, özellikle benzer hedefleri olan genç öğrencilere ışık tutabilmişimdir. Onlara en büyük tavsiyem, asla cesaretlerini kaybetmemeleri ve hayallerinden vazgeçmemeleridir. Zorluklar her zaman olacaktır, ama azim ve kararlılıkla her engel aşılabilir.

Ayrıca, yolculuğunuzda herhangi bir desteğe ihtiyacınız olursa, elimden geldiğince yardımcı olmaya her zaman hazır olduğumu bilmenizi isterim. Çünkü insanın başkalarının hayatına dokunabilmesi, onlara umut ve cesaret verebilmesi çok kıymetlidir.

Son olarak, eğitim ve hayatta en önemli şeyin kendinize inanmak, pes etmemek ve her zaman öğrenmeye açık olmak olduğunu vurgulamak isterim. Türkiye’de yaşadığım bu deneyim bana sadece akademik bilgi değil, aynı zamanda hayatın her alanında büyümek için gereken cesareti ve perspektifi kazandırdı.

Gençlere demek istiyorum ki; hayallerinizin peşinden gidin, sınırları zorlayın ve her zaman yeni şeyler öğrenmeye açık olun. Gelecek, cesur olanların ve kendine inananların olacaktır.”